6 Mayıs 2013 Pazartesi

Kuran Dışı Vahiy


Allah Rasulü'nün Kuran dışında vahiy alıp almadığı tartışma konusu bir durumdur. Bir uçtakiler Allah Rasulü'nün her söylediği vahiydir, o heva ve hevesinden konuşmaz deyip işi iyice abartmış  ve O'nun ölümünden yüzlerce yıl sonra yazılan pek çok uydurmaya vahiy gözüyle bakmışlardır. Bir kesim de, Allah Rasulü'nün Kuran'dan başka vahiy almadığını iddia etmektedirler. Şimdi konuyu Kuran ışığında incelemeye çalışalım:

Allah'ın (seçtiği) insanlarla iletişime geçtiğinde şüphe yoktur.

وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ   إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ [٤٢:٥١
Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi istisna. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Şura 42:51)

Gene Allah Rasulü'nün Kuran'ı vahiy yoluyla aldığı tartışılmazdır.

قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ [٢:٩٧
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi. (Bakara 2:97)

Bu konuda Müslümanlar hem fikir halindedir, bu nedenle daha fazla örnek vermeye gerek yoktur. Şimdi tartışmalı olan konu ile ilgili ayetlere bakalım:

Örnek 1

وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ   فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَٰذَا    قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ [٦٦:٣
Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi." dedi. (Tahrim 66:3)

Bu ayetten ilk bakışta anlaşılan şudur: Allah Rasul'ü eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Eşi de, bu sözü bir başkasına aktarmıştı. Bunu Allah-u Teala elçisine bildirince, o da eşine söylediği sözün bir kısmını açıkladı. Bu anlayışa göre Allah, peygamberimize Kuran dışı bir yolla bir bilgi vermiş oluyor.

Bu ayetten şu da anlaşılabilir: Bir şekilde Allah Rasul'ü eşinin bu sözü başkasına söylediğini farketti veyahut kendine bu söz söylenen kişi gelip bunu Allah Rasul'üne haber verdi. Peygamberimiz de bunu eşine ilettiği zaman, “bunu sana kim söyledi ?” sorusuna “ben bu olayı şu şekilde öğrendim” veya “bana şu söyledi” demek yerine bunu Allah'a izafe etti. Bu, bizim de günlük hayatta sık sık kullandığımız bir kalıptır. Bir şekilde olmadık bir şeyi duyunca “bunu Allah ortaya çıkardı”, “bunu Allah duyurdu” deriz.


Örnek 2

وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ    فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ [٣:١٢٣
Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de yardım etmişti. Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş olasınız. (Al-i İmran 3:123)
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيَكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُنزَلِينَ [٣:١٢٤
O zaman sen müminlere: “Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. (Al-i İmran 3:124)
بَلَىٰ   إِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ [٣:١٢٥
Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder. (Al-i İmran 3:125)
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِ   وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ [٣:١٢٦
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır. (Al-i İmran 3:126)

Ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah, Müslümanlara Bedir Savaşı'ndaki olaylardan bahsediyor ve Bedir Savaşı sırasında Allah Rasulü'nün “üç bin melekle yardım” konusunda Müslümanları müjdelediğini hatırlatıyor. Gene ayetin devamında bu müjdeyi, Müslümanların kalpleri yatışsın diye Allah'ın bildirdiğini söylüyor. O halde bu ayetten şu anlaşılabilir: Bedir Savaşı sırasında Peygamberimiz, Allah'tan aldığı meleklerle yardım müjdesini ashabına iletmiştir. Bu müjdenin ayetle gelmediği de açıktır. O halde Allah Rasul'ü hem Kuran dışı vahiy almıştır, hem de bunu ashabına bildirmiştir.

Fakat bu ayetten şu da anlaşılabilir: Allah Rasul'ü peygamber olması özelliği ile melekleri görebiliyordu (buna kanıt olarak Necm Suresi 5-11. ayetler arasına bakabilirsiniz.) Peygamberimiz savaş sırasında pek çok meleğin yardım için indiğini gördü ve bunu Müslümanlara bildirdi. Bu bildirim sırasında ise pek çok insanın yapacağı bir genellemede bulunarak meleklerin sayısını göz kararı 3.000 olarak saydı ve bu rakamı verdi. Ancak Bedir Savaşı'nı anlatan ayetler geldiğinde Allah-u Teala hem peygamberimizin göz kararı verdiği 3.000 sayısından bahsetti hem de meleklerin gerçek sayısı olan 5.000 rakamını bildirdi. Şayet meleklerin sayısını iddia edildiği gibi Allah bildirmiş olsaydı, peygamberimizin 3.000 değil 5.000 demesi gerekirdi.

Örnek 3

وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللَّهُ أَن يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ [٨:٧
Allah iki gruptan birisini (yenmeyi) size söz vermişti; siz ise, güçsüz olanıyla karşılaşmayı istiyordunuz. Oysa Allah kelimeleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kafirlerin ardını kesmeyi diliyor. (Enfal 8:7)

Bu ayete göre Allah Müslümanlara iki gruptan birini savaşta yenme sözü veriyor. Bu söz bu ayetle veriliyor olamaz zira geçmiş zamanda bu sözün verildiği bellidir. Gene bildiğimiz kadarıyla Allah'ın müslümanlara “siz yakında iki gruptan biriyle karşılaşacaksınız” mealinde bir haber verdiği ayet yoktur. O halde bu ayetten anlaşılan şudur: Allah-u Teala Rasulü aracılığı ile Müslümanlara iki gruptan birini yenecekleri haberini bildirmiştir. Bu da elbette peygamberimizin Kuran dışı vahiy aldığına dair bir delildir.


Görebildiğim kadarıyla Allah Rasulü'nün Kuran dışı vahiy aldığına delil olarak kullanmaya uygun bu üç ayetten başkası yoktur. Gerçi bu iddiada olanlar başka ayetleri de delil olarak kullanmaktadırlar (Bakara 2:144, 187, 238, 239 - Haşr 59:5 - Ahzab 33:37 – Fetih 48:15 – Kıyame 75:19) Ancak bu ayetlerin Kuran dışı vahiy olarak anlaşılmaları; bağlamlarından kopuk değerlendirmeleri hatta çarpıtılmaları neticesi oluşan anlayışlardır diye düşünüyorum. Bu nedenle sadece bu üç ayet üzerinde duracağız.

Şahsi kanaatim peygamberimizin Kuran haricinde de Allah'tan gerek vahiy yoluyla olsun, gerek Melekler vasıtası ile olsun bir takım bilgiler aldığı yönündedir. Örnek olarak verdiğimiz üç ayetten ilk bakışta anlaşılan da budur. Fakat dikkatli bir bakışla şu görülür: Allah Rasulü'nün aldığı bu vahiyler Kuran'dan çok farklıdır. Bunlar ya kendisi ile ilgili özel şeylerdir, veyahut o anda yaşanan olaylarla ilgili spesifik durumlara has özel haberlerdir. Bu tür vahiylerin tüm zaman ve mekanlar için geçerli olan ve biz Müslümanların düşüncelerini / hareketlerini şekillendiren Kuran'dan farklı olduğu aşikardır. Bu vahiyler bizi bağlamamaktadır ve bu vahiylerde bizim hayatımıza aktaracağımız hiç bir husus yoktur. Zaten bu nedenle Allah Rasulü bu vahiyleri yazdırmamıştır ve bunlar Kuran'da direkt geçmemiştir.

O halde bilmemiz gereken husus şudur: Elbette peygamberimiz yüklendiği zorlu görev sırasında Allah'tan bir takım haberler / müjdeler vb. almıştır, alması normaldir (Meryem'in aldığı vahiyler gibi) Ancak, bu tür bilgiler her ne kadar Allah'tan gelmesi itibari ile vahiy olsalar da, biz Müslümanlar'ın hayatı için bir örnek teşkil etmemektedirler, bizi bağlayan yönleri yoktur. Biz Müslümanları bağlayan tek vahiy Kuran'dır ve Allah'ın koruması altında hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir.

Allah Rasulü'nün Kuran dışı vahiy aldığını söyleyip; bu vahyi Kuran emirlerine taban tabana zıt hadis kitaplarını meşrulaştırmak için kullanmak doğru yoldan sapmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder