Gelenekçiler
Kuran'ın mücmel olduğunu iddia ederler. Onlara göre Kuran genel
hatlardan bahseder, sünnet onu açıklar, detaylandırır. İzahata
geçmeden önce Kuran'ın kendini nasıl tarif ettiğine bakalım:
الر
كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ
فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ
[١١:١
Elif
Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış,
sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından
âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Hud
11:1)
وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ [٧:٥٢
Gerçekten
onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir
toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik.
(Araf 7:52)
كِتَابٌ
فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا
لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ [٤١:٣
Bu,
Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt
edilip açıklanmış bir kitaptır. (Fussilet 41:3)
وَهَٰذَا
صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًا قَدْ
فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ
يَذَّكَّرُونَ [٦:١٢٦
İşte
Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret
alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
(Enam 6:126)
وَلَقَدْ
يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:١٧
Andolsun
biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt
alan yok mudur? (Kamer 54:17)
وَلَقَدْ
يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٢٢
Andolsun
biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt
alan yok mudur? (Kamer 54:22)
وَلَقَدْ
يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٣٢
Andolsun
biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt
alan yok mudur? (Kamer 54:32)
وَلَقَدْ
يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٤٠
Andolsun
biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt
alan yok mudur? (Kamer 54:40)
وَيَوْمَ
نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا
عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا
بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ
وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ
تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى
وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ
[١٦:٨٩
Biz
o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir
şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit
getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve
müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı
ve bir müjdeleyici olarak indirdik. (Nahl 16:89)
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَّيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ [٣٠:٥٨
Andolsun
ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden
örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir
âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan
başkası değilsiniz." diyeceklerdir. (Rum 39:58)
وَلَقَدْ
ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا
الْقُرْآنِ مِن
كُلِّ مَثَلٍ
لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ [٣٩:٢٧
Yemin
ederim ki, bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden
temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler. (Zümer
39:27)
وَلَقَدْ
صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا
الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ
أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا
[١٧:٨٩
Yemin
olsun ki biz bu Kur'ân'da insanlar için çeşitli misaller
vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkârlarında ısrar
ederler. (İsra 17:89)
وَلَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُّبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِّنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ [٢٤:٣٤
Andolsun
ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce
yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış
kimseler için öğütler indirdik. (Nur 24:34)
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا [١٨:٥٤
Şüphesiz
biz, bu Kur'ân'da insanlara çeşitli mânâları türlü
misallerle açık olarak verdik. İnsan ise, her şeyden
çok mücadelecidir. (Kehf 18:54)
وَمَا كَانَ هَٰذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَىٰ مِن دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ [١٠:٣٧
Bu
Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin
kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı
olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur.
Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Yunus
10:37)
أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ [٦:١١٤
Allah,
size Kitab'ı açıklanmış olarak indirdiği halde,
ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap
verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak
olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe
edenlerden olma. (Enam 6:114)
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًا [١٧:٤١
Biz,
bu Kur'ân'da akıllarını başlarına almaları için türlü
şekillerde açıkladık.
Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.
(İsra 17:41)
إِنَّ
هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي
هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ
الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ
أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا [١٧:٩
Şüphesiz
ki bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve
salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu
müjdeler. (İsra 17:9)
Yukarıda sıralanan
bütün ayetlerin ortak özelliği, Kuran'ın detaylı, açıklanmış
olduğu şeklinde hitaplarla gelmesidir. Bütün bunlara rağmen,
gene de insanın aklında bir şüphe kalabilir ve gelenekçi
düşüncenin etkisi ile: “iyi ama, Kuran kendini detaylı olarak
nitelendirdiği halde, hiç de detaylı bir kitap değil” diye
düşünebilir. Bu düşünce, şüphesiz Kuran'dan uzak olma ve dini
bilgi olarak Kuran'dan çok; hadis, mezhep görüşü gibi bilgileri
öğrenmekten kaynaklanmaktadır. Aşağıda değişik konularla
ilgili Kuran'ın gerekli olduğu zaman
nasıl detay verdiğini, nasıl açıklamalarda bulunduğuna ilgili
örnekler vardır. Bu
örnekler değişik konulardan seçilmiştir ve hızlı bir göz
atmayla bile Kuran'da pek çok detaylı açıklamanın olduğu
görülmektedir.
لَّيْسَ
عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى
الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى
الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَىٰ
أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا مِن
بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ
أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ
بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ
أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ
أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ
أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ
أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُ أَوْ
صَدِيقِكُمْ
لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن
تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا
فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا
عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ
عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً
كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ
الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
[٢٤:٦١
Kör
olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana
da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden,
gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden,
erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin
evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın
evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin
evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da
dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep
birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere
girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama
dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size
ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı
kullanırsınız. (Nur 24:61)
Yani bu
ayetten sonra söylenecek bir şey yok. Yakınlarınızın
evlerinden... yeterli değil midir? Babalarınızın evlerinden,
amcalarınızın evlerinden, vb... bu ayeti gördükten sonra da bir kişi
Kuran detaylı değildir, detay sünnet tarafından verilir derse,
diyecek bir söz bulamıyoruz.
Aslında tek
başına bu ayet bile Kuran'ın gerektiği kadar
detay verdiğine ispat olarak yeter ama biz gene devam edelim:
حُرِّمَتْ
عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ
وَلَحْمُ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ
لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ
وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ
وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ
إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ
عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُوا
بِالْأَزْلَامِ ذَٰلِكُمْ فِسْقٌ
الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا
مِن دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ
وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ
لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ
عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ
الْإِسْلَامَ دِينًا فَمَنِ اضْطُرَّ
فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ
لِّإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ
رَّحِيمٌ [٥:٣
Leş,
kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen;
boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış,
canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili
taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla
kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi
doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı
ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden
korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi
tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan
daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda
kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan,
merhamet edendir. (Maide 5:3)
Leşin ne olduğu
bellidir. Ama bu bile gerek olduğu için
detaylıca açıklanmıştır.
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ
أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ
يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ
مَرَّاتٍ مِّن قَبْلِ صَلَاةِ
الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم
مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ
صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ
لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا
عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ
طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ
عَلَىٰ بَعْضٍ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ
اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ
عَلِيمٌ حَكِيمٌ [٢٤:٥٨
Ey
inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz
erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar:
Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için
elbisenizi çıkardığınız zaman ve Akşam namazından
sonra...
Bunlar, sizin özel üç vaktinizdir. Bunların dışında,
birbirinizin yanına girip çıkmakta bir sakınca yoktur.
Allah
ayetleri size böyle açıklar. Allah
Alimdir,
Hakimdir.
(Nur
24:58)
Emrimiz
altındakilerin ve çocukların hangi saatler altında izin alarak
yanımıza gireceği gibi bir detay verilen kitaptan bahsediyoruz.
Kuran detay vermeyecek olsa şüphesiz bu da sünnete bırakılırdı.
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا
قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا
وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى
الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ
وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ
وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا
وَإِن كُنتُم مَّرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ
سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِّنكُم
مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لَامَسْتُمُ
النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً
فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا
فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم
مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ
عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَٰكِن
يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ
نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ
تَشْكُرُونَ [٥:٦
Ey
iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve
dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin
ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. Eğer cünüpseniz
yıkanın; eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak
yolundan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su
bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin
yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük
çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti
tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide 5:6)
Bu
ayette de abdest nasıl alınır detaylıca anlatılmış, abdesti
bozan hususlar belirtilmiş, hastalık veya yolculuk durumu yahut
insanın başına çok nadir gelebilecek su olmadığı durumda
abdest yerine nasıl teyemmüm alacağımız da anlatılmış. Madem
Kuran detay vermiyor, madem detaylar sünnetle açıklanıyor, bu
detaylar neden verilmiş ?
وَإِذَا
ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ
عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُوا
مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن
يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا
إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ
عَدُوًّا مُّبِينًا [٤:١٠١
Yeryüzünde
sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük
yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir
vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
(Nisa 4:101)
وَإِذَا
كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ
الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ
مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا
أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا
فَلْيَكُونُوا مِن وَرَائِكُمْ
وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ
يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ
وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ
وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ
كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ
أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ
فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً
وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ
إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ
أَوْ كُنتُم مَّرْضَىٰ أَن تَضَعُوا
أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ
إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ
عَذَابًا مُّهِينًا [٤:١٠٢
Sen
onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında
içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun.
Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye
vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o
namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber
kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına
alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve
eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar.
Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız
silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber
ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere
alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
(Nisa
4:102)
İnsanın başına
gerçekten çok nadir gelecek savaş ortamında, korku anında namazın nasıl
kılınacağı gibi bir detay bile Kuran'da açıklanmış. Hatta bu
sırada yağmurun yağma ihtimali bile eksik bırakılmamış. Şayet
Kuran detay vermiyor olsaydı, bu detayı da vermez ve açıklamayı
sünnete bırakırdı.
Peki gelelim en önemli
noktaya. Peki ama, Kuran'da bütün detaylar var mıdır ? Hadislerde
açıklanan öyle şeyler var ki, onları Kuran'da bulamıyoruz. Bu
konu hakkında ne diyebiliriz ?
Bakara
suresinde geçen şu
meşhur
olayı hatırlayalım isterseniz:
Hani
Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi
emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?"
dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım"
dedi. (Bakara 2:67)
قَالُوا
ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا
مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ
إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَّا فَارِضٌ وَلَا
بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ
فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ [٢:٦٨
"Rabbine
adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın"
dediler. "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de
pek genç, ikisi arasıdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine
getirin" dedi.
(Bakara 2:68)
قَالُوا
ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا
مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ
إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ
لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ
[٢:٦٩
Dediler
ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin."
O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı
bir inektir" dedi. (Bakara 2:69)
قَالُوا
ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا
مَا هِيَ إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ
عَلَيْنَا وَإِنَّا إِن شَاءَ اللَّهُ
لَمُهْتَدُونَ [٢:٧٠
"Rabbine
adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü
bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah biz doğruyu
buluruz" dediler. (Bakara 2:70)
قَالَ
إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ
لَّا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا
تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لَّا
شِيَةَ فِيهَا قَالُوا الْآنَ جِئْتَ
بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا
يَفْعَلُونَ [٢:٧١
O,
yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan,
salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. "Şimdi
gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama
neredeyse yapmayacaklardı. (Bakara 2:71)
Maalesef hadislerde
açıklanan detaylar tıpkı Yahudilerin sorduğu detaylar gibi
detaylardır. Ve gene maalesef yahudiler hiç olmazsa bu detayları
yanlarında bulunan Musa peygambere sormuş ve doğru
cevap almışlardır. Halbuki bizim
Kuran'da bulamadığımız detaylar zaten gerekli olmadığı için
verilmemiş detaylardır ve bu detaylarla ilgili baktığımız
kaynaklar baştan sonra çelişkilerle / uydurmalarla doludur. Oysa
ilke bellidir. Bir şey açıklanmamışsa, unutulduğu için
değildir:
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا
تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِن تُبْدَ
لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْأَلُوا
عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ
تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا
وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ [٥:١٠١
Ey
iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan
şeylerden sormayın. Eğer onları Kur'ân indirilirken
sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir.
Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır. (Maide
5:101)
Selamün aleyküm,
YanıtlaSilDeğerli Kardeşim yazınızı okudum. İyi niyetli bir yazı.Araştırma inceleme yapılmış.Fakat Hz. Kur'ana vurgu yapılırken, Hz. Peygamber'e vurgu yapılmamış,adeta peygamberle kuran bir birbirinden ayrılmış.Değerli Kardeşim,
Gül ve kokusu,
Yusuf ve Gömleği
Teori Pratik
Söylem-eylem
birbirinden ayrılmadığı gibi
Kuran ile Hikmet birbrinden ayrılmaz.
-Kur'an da Kitap ve Hikmet bir çok ayette birlikte geçmiştir.
-El Kitab, yazılı vahyi ifade eder.Risaletin ana konusudur. El Hikme ise vahyin uygulanmasını ifade eder.
-Yüce Allah Al-i imran suresinde "Biz sana Kitabu hak ile indirdik ki,Allah'ın gösterdiği şekilde uygulayasın diye.." diye devam eder. Kuran bir emirler nehiyler topluluğudur. O'nun hz. peygamber ile uygulamaya geçmesi gerekir.Hz. peygamber hem tebliğici, hem uygulamacı ve hem de aöıklayıcı ve öğretcidir.
Uygulamacı yönü ile uygulamaları bağlayıcı bir özelliğe sahiptir. Zira denetim altında bir insandır Hz. Peygamber.Örneğin zeydin evliliği konusu Allah ve Rasulünün emridir.Ve Hz.Zeyd ve Hz. Zeynep (ra) bu uygulama için muhayyerlik hakkına bile sahip değildir.
Dah sonra Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb'in evliliği Kur'an vahyinden önce gerçekleşmiştir. Kur'an bu olayı anlatırken "ve iz" hani hatırla! demek sureti ile evlilik olayının ayetten önce oluştuğunu ifade eder.
Yani Hz. Peygamber bir başka iletişim yolu ile bilgilendirilmiş.Siz buna nebevi fetanet ya da gizli vahiy vs diyebilirsiniz.Fakat nihayetinde gizli bile olsa açığa çıkan uygulaması bağlayıcıdır.
Dolayısı ile "Kuran da yani El Kitab'ta yer alan temel emirlerin, Kavl-i sabitlerin ya da muhkematın uygulanmasıKur'an da yer alırken uygulamaları Allah rasulü ise bu emirleri uygular.
Hz. peygamberden bize gelen hikmetleri yani rivayetleri değerlendiririken Kuranın şu ölçülerine vuracağız.
1-El Mizan: Teraziye vuracağız,
2-El Furkan, yalnış ile doğruyu ayırd edeceğiz.
3-El Müheymin, kontrol eedeceğiz.
4-El Musaddik: Doğru uygulamaları tasdik edeceğiz.Yalnışları reddeceğiz.
Bu konu, Yusuf Peygamberin gömleği ile kokusu gibidir.
Gömlekteki Yusufun kokusu alacak bir basirete ihtiyacımız var.
Hz. Peygamberin hadisleri , hikmettir.Toptan red değil, temyiz eden bir akılla hikmete hakkını verceğiz.
Yusuf ile gkokusu: Vahiy ile uygulaması gibidir. Yusufun kokus vahiy, gömleği ise onun somut ifadesi yani hikmettir.Bu konuyu sizinle özel görüeşebiliriz kardeşim.
Sizi seviyoruz.
Hüseyin Demirtaş
Beykoz Müftüsü
Beykoz Müftüsü Sayın Hüseyin Demirtaş oldukça güzel bir yorumda bulunmuşsunuz, Allah razı olsun. Bununla beraber; yaptığınız açıklamalarla ilgili bazı itirazlarım olacak.
Sil1) Kuran ve Hikmet deyince; Arapça'daki "ve"nin bir kullanımı olan hikmetli Kuran tabirini anlıyorum. Zira hikmet'in sadece Kuran'da olduğu bir çok ayette belirtilmiştir. İnşaAllah kısa bir sürede "hikmet" konusu üzerine de bir yazı hazırlamaya niyetim var. Hemen aklıma gelen üç ayeti yazarsam:
İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır (Al-i İmran 3:58)
Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir. (Yunus 10:1)
Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi ile gönderilensin. (Yasin 36:2,3)
Bununla beraber insanların aklını karıştıran "ve" bağlacı üzerine Ve Bağlacının Kullanımı linkine de bakılabilir.
2) Allah Rasulü'nün Kuran dışı bir vahiy ile insanlara emirler verdiğine dair herhangi bir delil görememekteyim.(Hadislerin tamamını reddettiğim için hadis kaynaklı delilleri kabul etmem mümkün değildir). Bu konuyla ilgili olarak bu blogdaki Kuran Dışı Vahiy yazısına bakılabilir.
3) Allah-u Teala zan ile hareket etmemizi yasaklamaktadır. Allah Rasulü'ne ait olduğu iddia edilen sözlerde o kadar çok çelişki / akla / Kuran'a aykırı şeyler vardır ki, bunlar zan seviyesinde bile değildirler. Bir sözün Kuran ile doğrulamasını yapmak ise tutarlı bir yöntem değildir. Zira Kuran'a uygun olan her sözün Allah Rasulü'ne ait olduğu söylenemez. Kaldı ki; Allah-u Teala Kuran için "her şeyin detaylı açıklaması" demişken; başka bir mesaja ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum.
Ancak burada en önemli nokta; Allah-u Teala'nın, biz insanlara, Kuran'dan başka bir vahiy (eski kitaplar konumuz dışındadır) göndermediği yönündeki inancımdır. Şayet Allah-u Teala'nın; Allah Rasulü'ne, bize iletmesi için Kuran'dan başka bir vahiy indirdiğine dair deliliniz varsa, dinlemeye hazırım.
Saygılarımla
Gürkan Engin
Allah razı olsun...
YanıtlaSilyani hadisler olmasaydi kuranda olmazdi diyor. yani kuranin gercekligini hadisler sayesinde biliyoruz diyor. yani kurani hadisler dogruluyor demek ki kuran yetersiz kendine bile hayir olmayan bi kitap öylemi? .edip yüksel ayri bi konu ...peki hadislerin gercek oldugunu kim size dogruluyor? hadislerin kendisimi? alImlerinizmi? kuran dogrulamadigina göre. Peygamber bana uyun derken milyonlarca hadisler icersinde ayikladiginiz hadislere uyunmu diyor? yalanin batilin icersinden secin sonra onu din yapin kuranin ayetlerini nesh edin, haramlar uydurun birbirinizi binyildan fazladir öldürün tekfir edin iskence edin binlerce gruba ayrilirin mezhepler icad edinmi diyor peygamberin hayati sözleri dediginiz hadisler bunu mu diyor?...peygamber yasadi onun yasadigini kuran söylüyor ve kuran kendisinin eksiksiz, mükemmel,Korundugunu, herseyin aciklayacisi oldugunu ve anlasilmak icin kolaylastirldigini DEFALARCA söyleyen bi kitap. siz zaten bu ayetleri inanmayip yok hadisler olmasaydi kuranin nerden dogru oldugunu bilebiliriz diyorsaniz ciddi sekilde oturup düsünmeniz lazim...hadisler icersinde dogru olabilecek hadis bile yoktur o ihtimal bile degildir. cünkü Allah bize zannin icinden kendinize dinin ikinci kaynagini ve sözde kuranin aciklmasini bulun diyebilirmi .kaldiki Allah tam tersini diyor zanna ve hadislere uymayin diyor, hic biseyi kitap ta eksik birakmadik diyor . Hadisler kurana uysada , dogru sözler icersinde olsa bile bunlar sadece rivayetleri boca edebilmek icin seytanin actigi bi gediktir. siz iblisi ne sandiniz? o size ben sizi parcalayam yoldan saptiracammi der tam tersine o insana dogruyu ögütledigini iddia eder. 99 tane dogru söyledikten sonra bitane yalanla isi bitirir. ve sözde gelen hadis secicleri de biz uydurma hadisler icersinde size dogru hadisleri seciyoruz diyip sürekli ayni hataya düsmüs hadis batakligina battikca batmis parcaladikca parcalamistir müslümanlari. ..simdi birileri kalkip biz namaz nasil kilacagiz, nasil oruc tutariz der.. el cevap: eger bi konu kuranda aciklanmamis yada haram kilinmamissa önemli görülmedigi icindir. hadisler yoluyla dine boca edilmis uydurmalari kuranda elbette bulumazsiniz, bulamayinca hadisler lazimdir derseniz zaten freni patlamis bi kamyon gibi rampa asagi gidersiniz artik hangi duvara toslarsaniz hangi sarampole yuvarlanirsiniz onu Allah bilir...hadisler biseyi aciklamaz eger aciklayaci olsaydi onu yüzyil sonrasina birakmaz peygamberinin elleriyle yazdirirdi. sözde peygambere o kadar ucmalar, gelecegi görmeler, bin bir muciziler atif edilen kaynaklarinizda bu peygamber dinin en önemli sözde ikinci kaynagini yazmayi akil edemedi öylemi? soruyorum kim daha akilli? Peygambermi yoksa sahabemi? yoksa ondan yüzyillar sonra yasamis olan hadis yazicilarimi?
YanıtlaSil