16 Nisan 2013 Salı

Kuran Detaylıdır

Gelenekçiler Kuran'ın mücmel olduğunu iddia ederler. Onlara göre Kuran genel hatlardan bahseder, sünnet onu açıklar, detaylandırır. İzahata geçmeden önce Kuran'ın kendini nasıl tarif ettiğine bakalım:

الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ [١١:١
Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Hud 11:1)

وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ [٧:٥٢
Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik. (Araf 7:52)
كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ [٤١:٣
Bu, Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır. (Fussilet 41:3)
وَهَٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًا قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ [٦:١٢٦
İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (Enam 6:126)
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:١٧
Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:17)

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٢٢
Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:22)

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٣٢
Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:32)

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٤٠
Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:40)

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ [١٦:٨٩
Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik. (Nahl 16:89)

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَّيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ [٣٠:٥٨
Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan başkası değilsiniz." diyeceklerdir. (Rum 39:58)

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ [٣٩:٢٧
Yemin ederim ki, bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler. (Zümer 39:27)
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا [١٧:٨٩
Yemin olsun ki biz bu Kur'ân'da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkârlarında ısrar ederler. (İsra 17:89)

وَلَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُّبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِّنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ [٢٤:٣٤
Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. (Nur 24:34)

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا [١٨:٥٤
Şüphesiz biz, bu Kur'ân'da insanlara çeşitli mânâları türlü misallerle açık olarak verdik. İnsan ise, her şeyden çok mücadelecidir. (Kehf 18:54)

وَمَا كَانَ هَٰذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَىٰ مِن دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ [١٠:٣٧
Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Yunus 10:37)

أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ [٦:١١٤
Allah, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma. (Enam 6:114)

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًا [١٧:٤١
Biz, bu Kur'ân'da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. (İsra 17:41)
 
إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا [١٧:٩
Şüphesiz ki bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler. (İsra 17:9)

Yukarıda sıralanan bütün ayetlerin ortak özelliği, Kuran'ın detaylı, açıklanmış olduğu şeklinde hitaplarla gelmesidir. Bütün bunlara rağmen, gene de insanın aklında bir şüphe kalabilir ve gelenekçi düşüncenin etkisi ile: “iyi ama, Kuran kendini detaylı olarak nitelendirdiği halde, hiç de detaylı bir kitap değil” diye düşünebilir. Bu düşünce, şüphesiz Kuran'dan uzak olma ve dini bilgi olarak Kuran'dan çok; hadis, mezhep görüşü gibi bilgileri öğrenmekten kaynaklanmaktadır. Aşağıda değişik konularla ilgili Kuran'ın gerekli olduğu zaman nasıl detay verdiğini, nasıl açıklamalarda bulunduğuna ilgili örnekler vardır. Bu örnekler değişik konulardan seçilmiştir ve hızlı bir göz atmayla bile Kuran'da pek çok detaylı açıklamanın olduğu görülmektedir.

لَّيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا مِن بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ [٢٤:٦١
Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. (Nur 24:61)

Yani bu ayetten sonra söylenecek bir şey yok. Yakınlarınızın evlerinden... yeterli değil midir? Babalarınızın evlerinden, amcalarınızın evlerinden, vb... bu ayeti gördükten sonra da bir kişi Kuran detaylı değildir, detay sünnet tarafından verilir derse, diyecek bir söz bulamıyoruz.

Aslında tek başına bu ayet bile Kuran'ın gerektiği kadar detay verdiğine ispat olarak yeter ama biz gene devam edelim:

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُوا بِالْأَزْلَامِ ذَٰلِكُمْ فِسْقٌ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِّإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ [٥:٣
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir. (Maide 5:3)

Leşin ne olduğu bellidir. Ama bu bile gerek olduğu için detaylıca açıklanmıştır.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِّن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ [٢٤:٥٨
Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için elbisenizi çıkardığınız zaman ve Akşam namazından sonra... Bunlar, sizin özel üç vaktinizdir. Bunların dışında, birbirinizin yanına girip çıkmakta bir sakınca yoktur. Allah ayetleri size böyle açıklar. Allah Alimdir, Hakimdir. (Nur 24:58)

Emrimiz altındakilerin ve çocukların hangi saatler altında izin alarak yanımıza gireceği gibi bir detay verilen kitaptan bahsediyoruz. Kuran detay vermeyecek olsa şüphesiz bu da sünnete bırakılırdı.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لَامَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَٰكِن يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ [٥:٦
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. Eğer cünüpseniz yıkanın; eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide 5:6)

Bu ayette de abdest nasıl alınır detaylıca anlatılmış, abdesti bozan hususlar belirtilmiş, hastalık veya yolculuk durumu yahut insanın başına çok nadir gelebilecek su olmadığı durumda abdest yerine nasıl teyemmüm alacağımız da anlatılmış. Madem Kuran detay vermiyor, madem detaylar sünnetle açıklanıyor, bu detaylar neden verilmiş ?

وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا [٤:١٠١
Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. (Nisa 4:101)
وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَىٰ أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا [٤:١٠٢
Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa 4:102)

İnsanın başına gerçekten çok nadir gelecek savaş ortamında, korku anında namazın nasıl kılınacağı gibi bir detay bile Kuran'da açıklanmış. Hatta bu sırada yağmurun yağma ihtimali bile eksik bırakılmamış. Şayet Kuran detay vermiyor olsaydı, bu detayı da vermez ve açıklamayı sünnete bırakırdı.



Peki gelelim en önemli noktaya. Peki ama, Kuran'da bütün detaylar var mıdır ? Hadislerde açıklanan öyle şeyler var ki, onları Kuran'da bulamıyoruz. Bu konu hakkında ne diyebiliriz ?


Bakara suresinde geçen şu meşhur olayı hatırlayalım isterseniz:

وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تَذْبَحُوا بَقَرَةً قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ [٢:٦٧
Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. (Bakara 2:67)



قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَّا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ [٢:٦٨
"Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arasıdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. (Bakara 2:68)



قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ [٢:٦٩
Dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. (Bakara 2:69)




قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِن شَاءَ اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ [٢:٧٠
"Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah biz doğruyu buluruz" dediler. (Bakara 2:70)




قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَّا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لَّا شِيَةَ فِيهَا قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ [٢:٧١
O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse yapmayacaklardı. (Bakara 2:71)

Maalesef hadislerde açıklanan detaylar tıpkı Yahudilerin sorduğu detaylar gibi detaylardır. Ve gene maalesef yahudiler hiç olmazsa bu detayları yanlarında bulunan Musa peygambere sormuş ve doğru cevap almışlardır. Halbuki bizim Kuran'da bulamadığımız detaylar zaten gerekli olmadığı için verilmemiş detaylardır ve bu detaylarla ilgili baktığımız kaynaklar baştan sonra çelişkilerle / uydurmalarla doludur. Oysa ilke bellidir. Bir şey açıklanmamışsa, unutulduğu için değildir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِن تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ [٥:١٠١
Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın. Eğer onları Kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir. Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır. (Maide 5:101)

4 yorum:

  1. Selamün aleyküm,
    Değerli Kardeşim yazınızı okudum. İyi niyetli bir yazı.Araştırma inceleme yapılmış.Fakat Hz. Kur'ana vurgu yapılırken, Hz. Peygamber'e vurgu yapılmamış,adeta peygamberle kuran bir birbirinden ayrılmış.Değerli Kardeşim,
    Gül ve kokusu,
    Yusuf ve Gömleği
    Teori Pratik
    Söylem-eylem
    birbirinden ayrılmadığı gibi
    Kuran ile Hikmet birbrinden ayrılmaz.

    -Kur'an da Kitap ve Hikmet bir çok ayette birlikte geçmiştir.
    -El Kitab, yazılı vahyi ifade eder.Risaletin ana konusudur. El Hikme ise vahyin uygulanmasını ifade eder.
    -Yüce Allah Al-i imran suresinde "Biz sana Kitabu hak ile indirdik ki,Allah'ın gösterdiği şekilde uygulayasın diye.." diye devam eder. Kuran bir emirler nehiyler topluluğudur. O'nun hz. peygamber ile uygulamaya geçmesi gerekir.Hz. peygamber hem tebliğici, hem uygulamacı ve hem de aöıklayıcı ve öğretcidir.
    Uygulamacı yönü ile uygulamaları bağlayıcı bir özelliğe sahiptir. Zira denetim altında bir insandır Hz. Peygamber.Örneğin zeydin evliliği konusu Allah ve Rasulünün emridir.Ve Hz.Zeyd ve Hz. Zeynep (ra) bu uygulama için muhayyerlik hakkına bile sahip değildir.
    Dah sonra Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb'in evliliği Kur'an vahyinden önce gerçekleşmiştir. Kur'an bu olayı anlatırken "ve iz" hani hatırla! demek sureti ile evlilik olayının ayetten önce oluştuğunu ifade eder.
    Yani Hz. Peygamber bir başka iletişim yolu ile bilgilendirilmiş.Siz buna nebevi fetanet ya da gizli vahiy vs diyebilirsiniz.Fakat nihayetinde gizli bile olsa açığa çıkan uygulaması bağlayıcıdır.
    Dolayısı ile "Kuran da yani El Kitab'ta yer alan temel emirlerin, Kavl-i sabitlerin ya da muhkematın uygulanmasıKur'an da yer alırken uygulamaları Allah rasulü ise bu emirleri uygular.
    Hz. peygamberden bize gelen hikmetleri yani rivayetleri değerlendiririken Kuranın şu ölçülerine vuracağız.
    1-El Mizan: Teraziye vuracağız,
    2-El Furkan, yalnış ile doğruyu ayırd edeceğiz.
    3-El Müheymin, kontrol eedeceğiz.
    4-El Musaddik: Doğru uygulamaları tasdik edeceğiz.Yalnışları reddeceğiz.
    Bu konu, Yusuf Peygamberin gömleği ile kokusu gibidir.
    Gömlekteki Yusufun kokusu alacak bir basirete ihtiyacımız var.
    Hz. Peygamberin hadisleri , hikmettir.Toptan red değil, temyiz eden bir akılla hikmete hakkını verceğiz.
    Yusuf ile gkokusu: Vahiy ile uygulaması gibidir. Yusufun kokus vahiy, gömleği ise onun somut ifadesi yani hikmettir.Bu konuyu sizinle özel görüeşebiliriz kardeşim.

    Sizi seviyoruz.
    Hüseyin Demirtaş
    Beykoz Müftüsü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beykoz Müftüsü Sayın Hüseyin Demirtaş oldukça güzel bir yorumda bulunmuşsunuz, Allah razı olsun. Bununla beraber; yaptığınız açıklamalarla ilgili bazı itirazlarım olacak.

      1) Kuran ve Hikmet deyince; Arapça'daki "ve"nin bir kullanımı olan hikmetli Kuran tabirini anlıyorum. Zira hikmet'in sadece Kuran'da olduğu bir çok ayette belirtilmiştir. İnşaAllah kısa bir sürede "hikmet" konusu üzerine de bir yazı hazırlamaya niyetim var. Hemen aklıma gelen üç ayeti yazarsam:

      İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır (Al-i İmran 3:58)

      Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir. (Yunus 10:1)

      Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi ile gönderilensin. (Yasin 36:2,3)

      Bununla beraber insanların aklını karıştıran "ve" bağlacı üzerine Ve Bağlacının Kullanımı linkine de bakılabilir.

      2) Allah Rasulü'nün Kuran dışı bir vahiy ile insanlara emirler verdiğine dair herhangi bir delil görememekteyim.(Hadislerin tamamını reddettiğim için hadis kaynaklı delilleri kabul etmem mümkün değildir). Bu konuyla ilgili olarak bu blogdaki Kuran Dışı Vahiy yazısına bakılabilir.


      3) Allah-u Teala zan ile hareket etmemizi yasaklamaktadır. Allah Rasulü'ne ait olduğu iddia edilen sözlerde o kadar çok çelişki / akla / Kuran'a aykırı şeyler vardır ki, bunlar zan seviyesinde bile değildirler. Bir sözün Kuran ile doğrulamasını yapmak ise tutarlı bir yöntem değildir. Zira Kuran'a uygun olan her sözün Allah Rasulü'ne ait olduğu söylenemez. Kaldı ki; Allah-u Teala Kuran için "her şeyin detaylı açıklaması" demişken; başka bir mesaja ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum.

      Ancak burada en önemli nokta; Allah-u Teala'nın, biz insanlara, Kuran'dan başka bir vahiy (eski kitaplar konumuz dışındadır) göndermediği yönündeki inancımdır. Şayet Allah-u Teala'nın; Allah Rasulü'ne, bize iletmesi için Kuran'dan başka bir vahiy indirdiğine dair deliliniz varsa, dinlemeye hazırım.

      Saygılarımla

      Gürkan Engin

      Sil
  2. yani hadisler olmasaydi kuranda olmazdi diyor. yani kuranin gercekligini hadisler sayesinde biliyoruz diyor. yani kurani hadisler dogruluyor demek ki kuran yetersiz kendine bile hayir olmayan bi kitap öylemi? .edip yüksel ayri bi konu ...peki hadislerin gercek oldugunu kim size dogruluyor? hadislerin kendisimi? alImlerinizmi? kuran dogrulamadigina göre. Peygamber bana uyun derken milyonlarca hadisler icersinde ayikladiginiz hadislere uyunmu diyor? yalanin batilin icersinden secin sonra onu din yapin kuranin ayetlerini nesh edin, haramlar uydurun birbirinizi binyildan fazladir öldürün tekfir edin iskence edin binlerce gruba ayrilirin mezhepler icad edinmi diyor peygamberin hayati sözleri dediginiz hadisler bunu mu diyor?...peygamber yasadi onun yasadigini kuran söylüyor ve kuran kendisinin eksiksiz, mükemmel,Korundugunu, herseyin aciklayacisi oldugunu ve anlasilmak icin kolaylastirldigini DEFALARCA söyleyen bi kitap. siz zaten bu ayetleri inanmayip yok hadisler olmasaydi kuranin nerden dogru oldugunu bilebiliriz diyorsaniz ciddi sekilde oturup düsünmeniz lazim...hadisler icersinde dogru olabilecek hadis bile yoktur o ihtimal bile degildir. cünkü Allah bize zannin icinden kendinize dinin ikinci kaynagini ve sözde kuranin aciklmasini bulun diyebilirmi .kaldiki Allah tam tersini diyor zanna ve hadislere uymayin diyor, hic biseyi kitap ta eksik birakmadik diyor . Hadisler kurana uysada , dogru sözler icersinde olsa bile bunlar sadece rivayetleri boca edebilmek icin seytanin actigi bi gediktir. siz iblisi ne sandiniz? o size ben sizi parcalayam yoldan saptiracammi der tam tersine o insana dogruyu ögütledigini iddia eder. 99 tane dogru söyledikten sonra bitane yalanla isi bitirir. ve sözde gelen hadis secicleri de biz uydurma hadisler icersinde size dogru hadisleri seciyoruz diyip sürekli ayni hataya düsmüs hadis batakligina battikca batmis parcaladikca parcalamistir müslümanlari. ..simdi birileri kalkip biz namaz nasil kilacagiz, nasil oruc tutariz der.. el cevap: eger bi konu kuranda aciklanmamis yada haram kilinmamissa önemli görülmedigi icindir. hadisler yoluyla dine boca edilmis uydurmalari kuranda elbette bulumazsiniz, bulamayinca hadisler lazimdir derseniz zaten freni patlamis bi kamyon gibi rampa asagi gidersiniz artik hangi duvara toslarsaniz hangi sarampole yuvarlanirsiniz onu Allah bilir...hadisler biseyi aciklamaz eger aciklayaci olsaydi onu yüzyil sonrasina birakmaz peygamberinin elleriyle yazdirirdi. sözde peygambere o kadar ucmalar, gelecegi görmeler, bin bir muciziler atif edilen kaynaklarinizda bu peygamber dinin en önemli sözde ikinci kaynagini yazmayi akil edemedi öylemi? soruyorum kim daha akilli? Peygambermi yoksa sahabemi? yoksa ondan yüzyillar sonra yasamis olan hadis yazicilarimi?

    YanıtlaSil