Kuran'da
(سُنَّة)
sünnet terimi, 9 ayette 14 defa geçmektedir. 2 ayette de,
çoğul formda kullanılmıştır. Bunlara baktığımız zaman, şu
şekilde kullanıldıklarını görebiliriz:
a)
5 yerde (سُنَّة
اللَّهِ)
sünnetullah/Allah'ın
sünneti şeklinde
geçer: 48:23, 33:62, 40:85, 33:38, 35:43
فَلَمْ
يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا
رَأَوْا بَأْسَنَا -
سُنَّتَ
اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي
عِبَادِهِ -
وَخَسِرَ
هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ [٤٠:٨٥
Azabımızı
gördüklerinde inanmaları kendilerine bir yarar sağlamaz. Bu,
daha önceki kulları hakkında sürekli uygulanan Allah'ın
sünnetidir. İşte o zaman
inkarcılar hüsrana uğramışlardır. (Mümin 40:85)
مَّا
كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ
فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ -
سُنَّةَ
اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن
قَبْلُ - وَكَانَ
أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا
[٣٣:٣٨
Allah'ın
kendisine yasallaştırdığı bir konuda peygambere herhangi bir
engel yoktur. Bu, öteden beri, gelmiş geçmişlere uygulanan
Allah'ın sünnetidir.
Allah'ın emri, belirlenmiş ve kesinleşmiştir. (Ahzab
33:38)
اسْتِكْبَارًا
فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ -
وَلَا
يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا
بِأَهْلِهِ - فَهَلْ
يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ
الْأَوَّلِينَ - فَلَن
تَجِدَ لِسُنَّتِ
اللَّهِ تَبْدِيلًا -
وَلَن
تَجِدَ لِسُنَّتِ
اللَّهِ تَحْوِيلًا [٣٥:٤٣
Yeryüzünde
büyüklendiler, kötülük planladılar. Halbuki kötü plan
sahibine geri teper. Geçmişlere uygulanan sünnetden
başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın sünnetinde
bir değişiklik göremezsin; Allah'ın sünnetinde
bir sapma göremezsin. (Fatır 35:43)
Bu
ayetlerden 35:43 ayetine dikkat edelim, burada iki tür kullanım
vardır. Bu kullanımlardan ilki, (سُنَّت
الْأَوَّلِينَ) sünnetul
evvelin/evvelkilerin
sünneti şeklindedir. Evvelkilerin sünneti; bağlamdan kopuk
olarak düşünürseniz iki şekilde anlaşılabilir. 1)
Evvelkilerin uyguladıkları sünnet. 2) Evvelkilere
uygulanan Allah'ın sünneti. Ayetin tamamını okuduğunuzda;
burada, sünnetul evvelin denildiği halde; sünnetullah
kastedildiğini anlayabilirsiniz.
O
halde; burada verilen 5 ayette; toplam 9 sünnet kelimesi
geçmektedir ve istisnasız tamamı Allah'ın sünneti anlamındadır.
b)
1 yerde (سُنَّتِنَا)
sünnetina/sünnetimiz şeklinde geçer: 17:77 Burada
da, kastedilenin Allah'ın sünneti olduğu açıktır.
سُنَّةَ
مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن
رُّسُلِنَا - وَلَا
تَجِدُ لِسُنَّتِنَا
تَحْوِيلًا [١٧:٧٧
Senden
önce gönderdiğimiz tüm elçiler için öngördüğümüz
sünnet
budur. Sünnetimizde
herhangi bir değişiklik göremezsin. (İsra
17:77)
c)
3 yerde (سُنَّةُ
الْأَوَّلِينَ)
sünnetul evvelin/evvekilerin sünneti şeklinde geçer: 8:38, 18:55,
15:13
Bu
ayette; öncekilerin sünneti olarak ifade edilen şey; Allah'ın bu
konudaki sünnetidir. Nitekim, bir önceki ayete bakınca, bu anlama
geldiğini görüyoruz. (Böylece
Allah kötüyü iyiden ayırdeder, kötüleri üst üste koyup
topluca yığar ve cehenneme yollar. İşte kaybedenler onlardır.)
Öncekilerin sünnetinden kastedilen; Allah'ın eski kavimler için
de uyguladığı, kötülerle iyileri ayırd etmesidir. Bu ayette
geçen sünnet; sünnetullah ibaresi olmadığı halde; Allah'ın
sünneti anlamında kullanılmıştır.
وَمَا
مَنَعَ النَّاسَ أَن يُؤْمِنُوا إِذْ
جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ وَيَسْتَغْفِرُوا
رَبَّهُمْ إِلَّا أَن تَأْتِيَهُمْ
سُنَّةُ
الْأَوَّلِينَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ
الْعَذَابُ قُبُلًا [١٨:٥٥
Kendilerine
yol gösterici geldiğinde, halkı inanmaktan ve Rab'lerinden
bağışlanma dilemekten alıkoyan şey, öncekilerin sünnetinin
kendilerine de gelmesini veya azabın açıkça karşılarına
gelmesini dilemeleridir. (Kehf
18:55)
Bu
ayette de, öncekilerin sünnetinden kastedilen; Allah'ın önceki
ümmetlere gönderdiği mucizelerdir. İnsanlara yol gösterici
geldiği halde, onlar öncekilerin sünnetini, yani
geçmiş
toplumlara verilen mucizelerin bir benzerini istemeleridir. Burada da
kastedilen, Allah'ın sünnetidir.
Bu
ayette geçen öncekilerin sünneti iki farklı şekilde
anlaşılabilir. Öncekilerin inanmamasının; Allah'ın bu kavimler
için belirlediği sünneti/kuralı olarak anlayabiliriz. Bize göre
bu, en kuvvetli anlayıştır. Zira bir önceki ayet şu şekilde
geçmektedir (İşte
suçluların kalbine böyle sokarız) O halde;
suçluların reddetmesi şeklinde kendini gösteren sünnet; aslında
Allah'ın onlar için uyguladığı sünnetidir.
Bunu,
evvekilerin uyguladıkları yol/yöntem anlamında düşündüğümüzde
ise; ortaya şu çıkmaktadır. Kuran'da, her yerde Allah'a atfedilen
sünnet terimi; tek bir yerde Allah dışındaki kişiler
için kullanılmıştır, burada da; olumsuz bir kullanım vardır.
d)
2 yerde (سُنَنٌ)
sünenun/sünnetler olarak çoğul formda gelmiştir: 3:137, 4:26
İlk
ayette kastedilenin Allah'ın sünneti olduğu açıktır. İkinci
ayette kastedilenin de, öncekilerin sünnetleri; Allah'ın onlara
bildirdiği doğru yol olduğu açıktır.