3 Temmuz 2014 Perşembe

Teravih Namazının Düşündürdükleri

DİN uydurmanın da bir ADABI vardır. Allah'a iftira atacaksanız bile, bir şeylere DAYANDIRMANIZ lazımdır. Ne mi anlatmaya çalışıyorum?

Diyelim ki bir İBADET uydurmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız?

İslam özelinde söylüyorum: Bu ibadetin ya Kuran'da geçtiğine dair, bir ayeti çarpıtırsınız, ya da peygamber adına söz uydurursunuz. Tabi, peygamber adına söz uydurmak, artık günümüzde çok mümkün değil. Her ne kadar 2014 yılında, hala, Türkçe olimpiyatlarına gelmiş ve twitleri ikiye katlayın demişse de Rasulullah(!), bunlar en azından şimdilik yazılı kaynaklara geçmedi ve SAHİH etiketi almadı.

Ama, peygamberimizin ölümünden 200-300 sene sonra, onun adına yalan uydurmak mümkündü ve bir sürü şey uyduruldu. Ama, bazı şeyler var ki, onun ölümünden 200-300 sene önce DİN haline getirilmemişti ve Buhari gibi Müslim gibi SAHİH(!) kaynaklara girememişti.

Teravih namazı da bunlardan biri. Kuran'da yok. Zaten ne var ki Kuran'da? Ama, Buhari, Müslim, Tirmizi, Hanbel... gibi kaynaklarda da yok bu namaz. Hatta, bu kaynaklara göre peygamberimizin teheccüd olarak (dikkat! teravih olarak değil, teheccüd olarak) 8 rekat olarak kıldığı, sonra insanlar 1-2 gün bunu kılınca, cemaat halinde kılınmasını istemediği için kıldırmadığı şeklinde geçiyor. Yani, bırakın olmamasını, peygamberimizin KILDIRMADIĞI bile sabit.

Eeee... Şimdi adamlar Kuran'ın yanına Buhari ve Müslim'i dinde kaynak olarak uydurmuşlar. Madem uydurdunuz, uysanıza KİTAPLARINIZA?

OLMAZ!!!

Atalarımızın dinine uyacağız biz. Kuran ve sünnet deyip dinde ikileme yaparız. Ama, bakmayın ikileme dediğimize, biz, atalarımızdan ne gördüysek onu uygularız. Atalarımızdan geldi bize TERAVİH namazı. Varsın geçmesin KUTSAL(?) kitaplarımızda.

Bakın, Abdülaziz Bayındır'ın TERAVİH NAMAZI YOK açıklamasına, diyanet ne cevap vermiş:

Diyanet'ten alıntı:
Herhangi bir hususun İslâm’da olup olmadığını sadece metinlere indirgeyerek belirlemeye çalışmak, tarih boyunca varlığını arızî bir durum olarak sürdüren bir usul problemidir. İslâm on beş asırlık bir inanç, tarih, kültür ve medeniyete sahiptir. Nelerin İslâm’da olup olmadığına karar verirken bu tarih, kültür ve medeniyet de mutlaka hesaba katılmak zorundadır. İslâm’ın temel bilgi kaynakları, Müslümanların tarihi tecrübesi ve yine Müslümanların geliştirdikleri bilgi metodolojisi her zaman kılavuz olmalıdır.

Ne diyeyim size, yukarıdaki cümledeki gibi MERT olsalar ve, "evet Kuran'da yok, peygamberimize ait olduğu iddia edilen kaynaklarda da yok" ama kültürümüzde var, biz de uyguluyoruz deseler, bir yere kadar. Uyduruyorlar ama, hiç olmazsa iftira atmıyorlar diyeceğiz. Ama yok, hem bunu yazıp, yazılı metinlerde olmadığını kabul etmiş diyanet, hem de ağzını eğip-büzüp, sanki varmış gibi şeyler de söylemiş devamında.

Ne diyelim. Görün bakın DİN NASIL UYDURULABİLİYORMUŞ. Yazılı kaynaklarda olmayan şeyleri bile uydurup dine sokabilen bu, "ÇOĞUNLUĞA UYARIZCI" zihniyet, bu kaynakların yazıldığı gün işbaşında olsaydı, direkt onları kaynaklara sokar ve "PEYGAMBERİMİZ BÖYLE YAPTI" derdi, peşinden de patlat bir "Sallallahu aleyhi vesellem", kim tutar sizi?

Zaten, bu kaynakların yazıldığı, peygamberimizin ölümünde 200-300 yıl sonraki dönemlerde, öyle olduğunu göremiyor musunuz? Nasıl olabilir böyle şeyler? diye şüphesi olanlar varsa, bugüne baksınlar. Çok net görebilirler.

http://www.yeniakit.com.tr/haber/abdulaziz-bayindirin-teravih-yok-cikisina-diyanetten-net-cevap-22732.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder