24 Nisan 2013 Çarşamba

Bir hadis incelemesi

Hadislerin de, Kuran gibi vahiy olduğunu iddia edenlerin çok görmek istemedikleri, Şia'nın bununla sünnilere ciddi eleştiriler getirdiği bir hadisi incelemek istiyorum. Hadis şu şekilde:

Peygamberin hastalığı ağırlaştığında, şöyle buyurdu: “Bana bir kağıt verin size bir vasiyet yazayım ki benden sonra yoldan çıkıp sapmayasınız.” Ömer dedi ki: “Peygamberin ağrıları ona galebe çalmıştır ve bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter.” Peygamberin yanındakiler arasında ihtilaf çıkıp gürültü ve bağrışmalar kopunca, Peygamber şöyle buyurdu: “Kalkın yanımdan, benim yanımda çekişip niza etmeniz yakışık almaz.” İbn Abbas, şöyle dedi: “En büyük musibet, peygamberin yazmak istediği vasiyetinin yazılmasına izin vermedikleri musibettir.” (Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel)

Bu hadis bizce çok önemlidir ve hakkında sayfalar dolusu yazı yazılabilir ama bence anlamsız. Zira bu zaten yapılmış. Özellikle Şia, sünnilerin kendi kaynaklarında geçen bu hadisi kullanıp Ömer b. Hattab'a saldırmakta. Sünnilerin de buna karşı savunmaları var ama kelimenin tam anlamıyla özrü kabahatinden büyük savunmalar. Merak edenler bu tartışmalara bakabilirler. Biz burada olaya farklı bir açıdan yaklaşacağız:

  • Şayet bu hadis gerçek ise, hadislere gerek olmadığını gösteriyor. Yok bu hadis uydurma ise, en sahih kaynaklara uydurmaların girebildiğini gösteriyor ve hadislere olan güveni yok ediyor.
  • Geleneksel çevrenin bazı putları var yazarsam, bu cümle tepki çeker. Bu nedenle geleneksel çevrenin bazı tabuları var diyelim. Bu tabulardan biri hadisler, diğeri ise sahabeler (daha bir sürü tabu var). Bu hadis iki tabuyu birbiri ile çelişkiye düşürüyor.



Gelelim hadis incelemesine: Bu hadisi iki bakış açısı ile inceleyebiliriz:

Birinci Bakış Açısı - Hadisler de Kuran gibi vahiydir anlayışı ile hadis incelemesi:


(Önemli Not: Aşağıda kullanılan ayetler; hadisler de Kuran gibi şeri delildir diyenlerin kullandığı referanslardır ve ayetleri bağlamından kopuk ele almaktadırlar. Biz bu delilleri, hatalı olduklarını göstermek için kullanmaktayız. Yoksa ayetler aşağıdaki gibi anlaşılamazlar.)

Ömer burada Allah Rasulü'nün bir emrine muhalefet etmiştir. “bana bir kağıt verin...” emrine uymamıştır. Halbuki Allah Rasulü'nün emrine uymamak ağır bir suçtur:

فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ [٢٤:٦٣

...O'nun (peygamberin) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. (Nur 24:63)

Gene burada Allah Rasulü “...size bir vasiyet yazayım ki, yoldan sapmayasınız” buyurmuştur. Açıktır ki Allah Rasulü heva ve hevesinden konuşmaz, zira onun bütün söyledikleri vahiydendir. Özellikle Müslümanların yoldan sapmaması için yazacağı bir vasiyet elbette Allah'tan bir vahiy olacaktır.


(وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ) O, hevadan (arzularına göre) konuşmaz. (Necm 53:3) - (إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ ) O (konuşması), vahyedilenden başkası değildir (Necm 53:4)

Madem Allah Rasulü'nün tüm konuşmaları vahiydir, şüphesiz ki ölüm döşeğinde iken yapacağı son vasiyet de vahiy olacaktı. İşte Ömer bu hareketi ile vahye engel olmuştur (!)

Şüphesiz deliller arttırılabilir. Ama, istenildiği kadar tevil yapılsın, hadisler de Kuran gibi delildir anlayışına sahipseniz, bu mızrağı çuvala sığdıramazsınız. Bu durumda da ister istemez Ömer hakkında şüphe duymanız gerekir. İyi ama hadisler buna da engel oluyor. Nitekim Allah Rasulü “ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete ulaşırsınız” demiştir.

Merak etmeyin aynı hadislerde mesela şu da geçiyor:

Kıyamet günü ashâbımın önde gelenlerinden bazısını getirip amel defteri siyah olanlarla birlikte haşredecekler. Ben “Allah'ım! Onlar benim Ashâbım!” dediğimde, şu cevabı duyacağım: “Senden sonra bu Ashâbının neler yaptıklarını bilmiyorsun!” O zaman ben de o salih kulun sözlerini (Mâide, 117'de Hz. İsa'nın sözü kastediliyor) tekrarlayacak “..Ve ben aralarında bulunduğum sürece amellerine şahittim onların, beni aralarından aldıktan sonra de kendin şahid oldun” diyeceğim. Bunun üzerine bana şöyle denilecek: "Sen aralarından ayrılır ayrılmaz bunlar mürted olup dinden çıktılar ve eski hallerine döndüler." (Sahihi Buhâri, Mâide Suresi tefsirinde, Sahihi Tirmizi, "Saffet-ul Kıyâme" ve "...Mâ câe fî şa'nul Heşr..." babları ve Tâhâ Suresi tefsiri kısmında.)

Bu hadise göre sahabenin içinden, hatta önde gelenlerinden mürted olanlar çıkacak. Ne ilginç, hangisine uyarsak uyalım hidayete ulaşacağımız sahabenin içinden mürted olanların çıkacağını gene Allah Rasulü söylüyor.

Acaba Ömer de (haşa) mürted olanlardan mı ? Baksanıza vahye engel oluyor, Allah Rasulü'nün emrine muhalefet ediyor.

Maalesef hadisleri dinin 2. kaynağı yaparsanız ulaşacağınız sonucun bu olması kaçınılmaz.

İkinci Bakış Açısı: Vahiy olan sadece Kuran'dır anlayışı ile hadisi incelemek:


Allah Rasul'ü ölüm döşeğindedir ve Müslümanların sapmaması için bir şey yazmaktan bahseder. Şimdiye kadar kendinden Kuran'dan başka bir şey yazdırmayan, kendi sözlerinin yazılmasını yasaklayan peygamberin bu durumu Ömer'i rahatsız eder ve bu davranışını hastalığına vererek, o güne kadar Allah Rasulü'nün kendine öğrettiği ilkeye göre hareket eder. “Bizim yanımızda Allah'ın kitabı var, o bize yeter”

Nasıl, bu açıklama daha tutarlı değil mi ?

Aslında bu açıklama bile tartışılabilir. Bizce en doğrusu bu hadisin Ömer b. Hattab'ın düşmanları tarafından uydurulup hadis kitaplarına geçtiği yönünde. Nitekim Şia bu hadisi kullanarak Halife Ömer'e olan düşmanlığına sağlam bir kulp bulmuş oluyor ve sünniler de bu konuda Şia'ya ciddi bir cevap veremiyor.

Netice olarak; hadisler o kadar güvenilmez kaynaklar ki, en doğrusu; üzerlerinde hiç düşünmemek. Zira onlar sadece zan ve zan haktan bir şey ifade etmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder